Tuluyhan, Cengiz Han’ın Oğlu Tuluy Han’ın Yaşadığı Topraklarda

Günün birinde yolum adımın asırlar önce zirvelerde gezdiği topraklara, Moğolistan’a düşer. Cengiz Han’ın ve oğlu Tuluy’un yaşadığı topraklara… Bu bir masaldır benim için…

İstanbul’dan kalkan uçak Karadeniz’in üzerinden yükselip, Asya’nın dağlarını aşar, Hazar Denizi’ni, Aral Gölü’nü geçer… Türklerin ana yurdu Asya bozkırlarına ulaşır. Ve hep söylendiği gibi Moğolistan’da zaman durur… Kilometrelerce tek bir insan göremediğiniz bozkır, başlarına buyruk hayvan sürüleri, küçük tepeler, tekrar step… Ufuk çizgisi bazen bir deniz gibi dümdüz olup insanı hayrete düşürür.

Ve bu boşluğun içinde aralarda bir yerlerde sanki zaman durmuş, asırlar öncesinde yaşıyormuşuz gibi beyaz keçeden yapılmış yuvarlak çadırlar ve bu çadırların içinde yaşayan hayata gülerek bakan insanlar… Dünyanın en sevimli bebekleri, küçücük gözleriyle bakarken ışıklar saçan Moğol gençleri…

Bozkırın ortasındayız, burası sanki dünyanın merkezi… Burası sanki kimsenin dokunmadığı bakir topraklar… Ne mutlu ki bize, Türkiye buralara da gelmiş… Gücüyle, iş adamlarıyla, devlet yapısıyla gelmiş. Türk eserlerine yapılan restorasyonlarla Moğolların sevgisini, dostluğunu kazanmış.

Anayurt, Atayurt, birbirine benzeyen isimler, tipleriyle olmasa da iç dünyaları ile birbirine benzeyen insanlar…

Moğolistan’da kendimi evimde gibi hissettim. Burada kaldığımız süre içinde yorulmak bilmeden konuşup araştırdım, geçmişimizin yaşandığı yerlerden bir şeyler öğrenmeye çabaladım. Ulan Batur dışında kilometrelerce yol gidip, bozkırın ortasından üzerinde tek bir bulut olmayan gökyüzünü seyrettim. O tertemiz havayı soludum. Ehlileştirilmiş kartallarla tanıştım, Arap develerinden farklı buraya özgü develeri okşadım, yılkı atlarının yelelerini rüzgâra vermiş koşuşlarını izledim.

Moğolistan yıllarca Rusya’nın baskısı altında yaşarken kendi tarihinden uzaklaşmış ancak 1990’da bağımsızlığa kavuşunca ilk Moğol devletinin kurucusu Cengiz Han’ın önemini tekrar anlamışlar.  Bugün Moğolistan’da nereye adım atsanız karşınıza Cengiz Han çıkıyor. 10 saati aşan yolculuk sonrası Ulan Batur’a indiğimiz gün çelikten yapılan dev Cengiz Han heykelinin ve müzesinin bulunduğu anıta gittik. Yol boyu anayurdun tertemiz havasını içimize çektik, çelikten heykelin içinde merdivenleri çıkıp gökyüzüne doğru yol aldık. Göklerde tek bir bulut, havada en küçük bir rutubet yoktu. Sanki burada gökler daha yukarılara açılıyor, derin sessizlik içinde kulağınıza bir şeyler fısıldıyor.

Bu yazı Tuluyhan Uğurlu’nun yaşamını ve görüşlerini anlattığı kitaptan alınmıştır:  Allah Dört Duvar Piyano ve Ben

Bu Yazıyı Paylaş

Yorum Yaz


*