Mimar Sinan’la Buluşma

Tuluyhan-Mimar Sinan EviKoca Sinan, eserlerinin tüm detaylarını mimarca notlarla bize açıklarken, kendini anlatmaya gerek görmemiştir. “Beni bıraktıklarımla tanıyın” der gibidir…

Her sanatçının yürüdüğü yolda onu etkileyen, doruklara çıkaran efsaneler vardır. Bir müzisyen ve besteci olarak beni zirveye çıkaran, ilham veren yıldızların başında Mimar Sinan gelir. Sıkıldıkça, bunaldıkça onun eserlerini görmeye gider, her defasında yepyeni heyecanlar ve hayranlık duyguları içinde sanki yenilenerek onun yanından ayrılırım. Yaptığı her eserin taşları arasında, bir sütunun kubbe ile buluşma noktasında ya da bir nakışta onunla buluşurum. Sinan’a yakın olmak bana hep huzur ve umut verir… Yaşama gücü, yeni eserler yaratma heyecanı verir.

Bu olağanüstü zeki, büyük insan neden kendisini tanımamıza izin vermez? Cevabını bulmak kolay değildir. Kim bilir belki de “Ben bu eserleri büyük zorluklarla, büyük emeklerle yaptım. Siz de beni tanımak için biraz emek harcayın” der.

Eğer bir gün Koca Sinan’la buluşmak, onunla yakınlaşmak isterseniz, doğduğu köye, Ağırnas’a uğrayın, derim. Ağırnas, yüzyıllar ötesinden bugüne hikâyeler anlatan taş yapıları ve cennet yeşili ile hiç değişmemiş bir Anadolu kasabasıdır.

Sinan, altında gizli bir kent daha bulunduran bu köyde doğar, burada yeşerir, ilk çiçeklerini burada açar… Düşleriyle yer altı dünyasından çıkıp göklere uçar… Erciyes’in dumanlı zirvesinden dünyaya bakacağı günlerin düşlerini kurar…

Ağırnas, Orta Anadolu’nun pek çok bölgesinde olduğu gibi mağaralarla dolu farklı bir coğrafya. Köyün taş evleri, yer altı kentinin üzerine kurulmuş. Köyün altında bir köy daha var. Sinan’ın yaşadığı yıllarda evlerin altındaki bu ikinci köyün tüm yolları, tüm kapıları birbirine açık dururmuş. Köyün üstü gibi altında da sokaklar varmış ve bir evden diğerine gitmek için yukarıya çıkmanız gerekmeden mahallenin tümüne yerin altından ulaşıp, kapılarını çalabilirmişsiniz. Herkes birbiriyle dost, herkes birbirine güvenerek yaşarmış.

Sinan’ın doğduğu ev iki bölümlü… Sinan’ın yaşadığı dönemden kalan bölüm tek katlı, taş kemerlerle birbirine geçilen, hiç bozulmamış bir yapı… Onun üstünde ve yanına inşa edilen bölüm, Sinan’ın yüzyıllar içinde burada yaşayan akrabaları tarafından yapılmış.

Büyük Mimar’ın çocukluk ve gençlik yıllarının bir kısmını geçirdiği evin derinliklerine doğru uzandığınız zaman hayretle sarsılıyorsunuz. Dünyaya devasa yapılar armağan eden Sinan’ın yaşadığı yer kat kat birbirine açılan mağara odalarından oluşuyor. Ancak toprak zemindeki mağaraların içinde süren yaşam için her ayrıntı ince hesaplarla yapılmış… Isınma, barınma, yeme içme için birbiriyle bağlantılı, birbirini destekleyen yaşam üniteleri oluşturulmuş… İnsan ya da hayvan, tüm canlılar için ortak bir yaşam alanı kurulmuş.

22 yaşına kadar burada yaşayan Sinan’ın matematik, geometri, jeoloji, mühendislik ve mimarlık dehasını nasıl geliştirdiği insanı hayrete düşürüyor. Allah belki de onu bu küçük dünyadan ayrılıp, kâinata yapacağı yolculuğa geç başladığı için uzun yaşatmış. Sinan 100 yaşına kadar çalışarak, eserleriyle dünden bugüne ve yarına ulaşmış.

Siz çok isterseniz kâinat tüm gücüyle sizin yanınızdadır… Hele bir de saf çocuk yüreğinizle isterseniz o muhteşem enerjinizin karşısında kimse duramaz.

Küçük Sinan ve sonrasında Delikanlı Sinan çok istemiş olmalı ki, 22 yaşında köyüne gelen ağalar ünü köyünün sınırlarını aşan bu genç mimarı hemen buradan koparıp almışlar. Osmanlı ordusunun seferlerinde ona ve yeteneğine imkânlar bahşedip, Koca Sinan’ın bir Çınar misali göklere yükselişine imkân vermişler…

Mimar Sinan’ın kendi anlatımıyla hazırlandığı rivayet edilen Sâi Mustafa Çelebi’nin “Yapılar Kitabı” isimli divanında yer alan bazı bolümler beni çok etkiler. Sinan, Mimarbaşı olmasına, dehasını herkese kanıtlayıp, halk arasında “hızır” mertebesine ulaşmasına rağmen, dünyayı değiştirmeye kararlı her büyük insan gibi zaman zaman yalnızlaşır, kendi dünyasına döner… Divanın içinden duygulandığım bir bölümü sizlerle paylaşmak istedim:

Halk arasında kusurun sayısı bini buldu
Bu yüzden hüner parasız satılır oldu
Cahil ve nâdânlar büyük itibar gördü
Bilgi sahipleri ise ayağa düştü
Hâsılı gönül ehline kimse bakmaz oldu
Gerçekte hüner şimdi kusur oldu

Sinan da pek çok büyük sanatçı gibi zaman zaman küsmüş olsa da hayatının sonuna kadar çalışmaya, kendini yenilemeye, gelecek yüzyıllara eserler bırakmaya devam eder. Bin bir zorlukla yaptığı İstanbul’un gözbebeği Süleymaniye, kentin ikinci tepesinde bir ışık gibi yükselir göklere…

Eğer şu uzun yaz günlerinde İstanbul’daysanız bir gününüzü ayırıp Süleymaniye’ye gidin. Koca Sinan’ın yıllarca ayakta kalması için ince hesaplar yaptığı o devasa kubbeyi içinize çekerek tekrar tekrar seyredin. Taş duvarlara, işlemelere, koca mabedin içindeki ışık oyunlarına bakın… Minarelerin heybetine, insanın istediği zaman neler yapabileceğine bir kez daha tanık olun… Bahçede yer alan türbelerin zarif mimarisini tekrar tekrar seyrederken, yüzyıllar ötesinden bugüne ulaşan çınarların altında serinleyin.

Sonra mabedi kendi haline bırakıp, insanların arasına karışın… Bir Japon turist grubunun, bir Fransız’ın, bir İngiliz’in, ya da bir Ortadoğulu’nun yanı başında susup yüzyıllar ötesinden gelen bilgi, inanç ve emeğin kim olursa olsun insanı nasıl da farklı boyutlarda buluşturduğuna tanık olun. Eğer şansınız varsa, iki namaz arasında okunan bir Kur’an ziyafetini, yerlere oturup buradan ayrılamayan tüm dünyanın insanları ile birlikte gözleriniz dolarak dinleyin… Güzel bir müziğin, güzel bir insan sesinin din, dil, ırk ayırmadan kâinatı nasıl kucakladığını hemen orada yaşayın.

İnsan olmanın onurunu yaşayın…

Sonra sessizce buradan ayrılıp, Koca Sinan’ın kim bilir kaç kez geçtiği yollardan süzülerek kendi yaptığı o mütevazi kabrine doğru uzanın… İster bir dua okuyun, ister sadece düşünün. Sonra tekrar yüzünüzü Süleymaniye’ye dönüp, son kez o devasa mabede ve kubbeye bakın…

Ve Sinan’a kulak verin:

Allah’ım bin bir adının hürmeti için
Sevgili peygamberin izzeti için
Bu binanın sağlam olsun temeli
Dünya döndükçe dursun dengeli

Saygılarımla

TULUYHAN UĞURLU
23 Haziran 2013 Salı- Süleymaniye-İSTANBUL

Bu Yazıyı Paylaş

Yorum Yaz


*